Yarım Kalan Gezi, Balkanlar (Yaz 2023) Bölüm 03, Kuzey Makedonya, Ohri (Fotoğraf Gezi Kültürü)

blog-item

30 Temmuz 2023 – Pazar

Sabah uyanıyoruz. Gece, yanıklardan ve neredeyse sabah kadar süren gürültüden (Eğlence çığlıkları, gürültüsü, naralar, gidip gelmesi bitmeyen arabalar, motorlar vb.) çok parçalı, kalitesiz bir uyku uyuduk. Cumartesi akşamından mıdır, hep mi böyle bilemedik ama kalmak için önermem kesinlikle. Kalkıp dolaşmaya başlıyoruz. Göl kıyısından yavaş yavaş, etrafa bakıp fotoğraf çekerek tepede görünen kaleye doğru ilerliyoruz.

Ohri eski yerleşkesinde (Kalenin olduğu yarım ada gibi bir yer) onlarca belki daha fazla tarihi kilise var. Biz rotamız üzerindeki kiliselerle yetinmeye karar veriyoruz. Hava yine sıcak. Araba otoparkta ve saat akşam altıya kadar süremiz var çıkmak için. Sahil ve eski yerleşke kiralık odalar, otellerle dolu. Çok ta kalabalık. Ama eski Ohri çok güzel.  Bir birinin manzarasını kesmeyen evler herkesin gölü görmesine izin veriyor. Osmanlı mimarisi oldukça etkin. Önce St. Sofia Kilisesi, Amfi Tiyatro (Helenistik dönemden kalan, gladyatör dövüşlerinin de yapıldığı ve şimdi de konserlerin verildiği antik tiyatro) Sonra Çar Samuel Kalesi, St. Kliment ve Panteleimon Manastırı (Ki dünyadaki ilk Slav üniversitesiymiş.) son olarak ta St. Jovan Kaneo Manastırına giderek turumuzu tamamlıyoruz. Her yerde olduğu gibi park eden arabalardan güzel fotoğraf çekmek güç. Yine de elden geldiği kadar çekmeye çalışıyoruz.

Kaleye giriş bileti.

Bu arada tepeden bakınca pırıl pırıl bir göl görünüyor. Dün akşam bizim girmeye çalıştığımız yer öyle kötüymüş demek ki. İnsanın buradan atlayası geliyor bu sıcakta ama kıyıdan da olsa girecek zamanımız yok maalesef.

Dönerken aşağıda bir kafede birer lokal bira içip soluklanıyoruz. Artık arabaya dönüp yola çıkma zamanı.

Üsküp’e bir saat mesafede konaklama hedefimiz. Üsküp’e yarın saat 11 ‘de İstanbul’dan gelecek ve kalan bir haftayı beraber dolaşacağımız arkadaşlar Reyan ve kızı Öykü’yü karşılamamız lazım. Arabayı toparlayıp çıkıyoruz yola. Yine ara, dar köy yollarından ağır ağır gidiyoruz. Ohri’den uzaklaştıkça cami olan köylerin sayısı artıyor. Ayrıca her köyde Arnavutluk bayrağı var. Arabalarda, evlerde, her yerde hatta resmi görünen binalarda bile. Bir köyden geçerken arabanın su deposunu dolduruyor ve bir pazarcıya da bayrakları soruyoruz. Buraların %99 ‘u Arnavut diyor. Bir fırında son derece düzgün Türkçe konuşan bir kızdan ekmek, börek, pizza alıp yola devam ediyoruz. Artık Üsküp’e 1,5 saat var. Yol kenarında geniş çimenlik bir alanda yöresel kıyafetler giymiş çocuklar görüyor ve hemen dalıyoruz. Zamanında çok kabiliyetli olmasam da uzun bir folklor oyunları geçmişimiz var. Kıyafetler tanıdık geldiğinden ilgimizi çekiyor. Arabadan inip biraz bizim kırık İngilizcemizle, biraz da onların kırık Türkçesi ile anlaşmaya çalışarak yanaşmaya çalışıyoruz yanlarına. Chelopek ilçesinin bir organizasyonu olan ufak bir festival varmış. Çocuklar Makedonlar kendi, Arnavutlar da kendi yöresel kıyafetleri ile dolaşıyorlar etrafta. Katılabilir miyiz sonrasında da gece burada kalabilir miyiz diye soruyoruz. Patron dedikleri, organizasyon lideri sanırım biri geliyor. Kalabileceğimizi söylüyor hatta telefonundan bir fotoğraf gösteriyor 1923 yılında çekilmiş bir aile fotoğrafı. İstanbul Şile’de. Zengin bir aile olduğu belli. Kendi ailesi olduğunu söylüyor. Abdi İbrahim İlaç fabrikalarının sahipleri ile aynı ailedenmiş. Neyse, Sırma marka su ikram ediyorlar. Bir süre sonra bir sürü araba geliyor ve festival başlıyor. Arnavut, Makedon halk oyunları, arada şarkılarla çocuklar eğleniyor.

Epey oynandıktan sonra organizatör ve belediye başkanı sandığım kişi çocuklara madalya takıp oyunları sonlandırıyor. Çalgıcı tayfası saz, cura ve klavye ile birkaç ta türkü söyleyerek festivali bitiriyorlar. Arabalar dağılınca biz de çimenlik alana arabamızı çekip yatıyoruz. Yarın erken kalkıp Üsküp’e yollanacağız.

Site araması

Bu Blog hakkında

Eğer sıkılmazsanız bu Bolg’da Karavan ve karavansız uzaklara yaptığımız fotoğraf ağırlıklı gezi yazılarımı izleyip, okuyacaksınız..