Güney Amerika Seyir Defteri (Yaz 2017) 20. Bölüm Brezilya, Rio de Janeiro (Devam) (Fotoğraf Gezi Kültürü)
22 Temmuz 2017 – Cumartesi
Kahvaltıdan sonra taksiye atlayıp Corcovado ’ya doğru gidiyoruz.
Taksi önce yukarı çıkan mini trene kadar götürüyor ama oldukça uzun sırayı görünce yukarı kadar çıkartıp çıkartamayacağını soruyoruz. Olur diyor. Oldukça dik bir yokuştan kıvrıla kıvrıla çıkıyoruz. Yukarı çıktığımızda 85 R$ tutan taksimetreye rağmen 100 R$ alıyor taksici. Yokuş çıktım ya diyor 😊. Burada da iş bitmiyor. Bir de minibüs ile resmi olarak yukarı çıkmamız lazım. Bu da az değil; kişi başı 41 R$ gidiş, dönüş. Ne yapalım, verip çıkıyoruz yukarı. Corcovado, Portekizcede kambur anlamına geliyormuş. Tepe 706 metre ve üzerinde 1931 yılında yapılmış dünyanın en büyük art deco heykeli olan 30 metrelik kurtarıcı İsa (Cristo Redentor) heykeli mevcut. 2007’de dünyanın yeni 7. Harikası listesine girmiş. (Kaç tane yedi harika oldu acaba?)
Tepenin manzarası da çok güzel. Fakat şansımıza hava kapalı ve puslu. Buraya kadar gelmişsin ama istediğin fotoğrafı çekemiyorsun ne acı. Artık olanla idare edeceğiz.
Dönüş için tekrar minibüsle aşağı iniyoruz. Aşağıda taksi bulamıyoruz. Daha aşağıda park etmiş taksiler görmüştük, oraya doğru yürüyoruz. Varıyoruz fakat hiç biri uygun değil. Kiminin şoförü yok, kimi birilerini bekliyor. Yukarı tekrar çıkmayı da gözümüz yemiyor, orman havası fena değil aslında, aşağı doğru yürümeye devem ediyoruz. Çiçekler, böcekler çok güzel.
Bu bir minik, uzun kızıl saçlı tırtıl. Çok güzeldi, belli olmuyor ama çok alımlı yürüyor, videosu var.
Yaklaşık yarım saat yürüdükten sonra bir taksi duruyor. Binip, yemek yemek için bir Churrascaria arıyoruz. (Churrascaria; Portekizce etin churrasco tarzında pişirildiği yermiş. Kabaca Portekizcede barbekü anlamına gelirmiş.) Taksicinin indirdiği yerdeki kapalı, yürüyerek başka bir tane buluyoruz. Kilosu 60 R$ fakat tabağına koyduğun her şey tartılıyor, aynı fiyat. Açık büfe çok zengin, sushi, salatalar, tatlılar gibi yüzlerce çeşit. Ayrıca mangalda pişen, ahçının senin istediğin yerden, istediğin kadar verdiği etler. Yapıyoruz kendimize iyi birer tabak (ortalama yarımşar kilo geliyor) ve tabi bira eşliğinde karnımızı doyuruyoruz.
Yemekten sonra hedef “Pao de Açucar” veya İngilizcesiyle “Sugar Loaf” Tepesi. Burada günü batırmak istiyoruz. Önce cep telefonundaki Navigasyon yakın bir yer olarak gösteriyor, yürüyoruz. Sonradan yanlış yer olduğunu anlıyoruz, yürüyerek gitmek imkansız. Hemen bir taksiye atlıyoruz. Taksi teleferiğe kadar götürüyor bizi.
Teleferikte her zaman olduğu gibi kuyruk. Ama iple tırmanma dışında başka alternatif yok maalesef. Bekliyoruz, kişi başı 80 R$. (Not: Güney Amerika’da ilgi gören her yer çok pahalı.) veriyoruz parayı biniyoruz. Teleferik iki kademe; önce birinci kademe durakta inip birkaç kare fotoğraf çekiyoruz.
Sonra daha yükseğe giden ikinci durağa giden teleferiğe biniyoruz. Güneş batmak üzere. Buranın manzarası muhteşem ama hava hala puslu ve kapalıya yakın. Yine de bol bol fotoğraf çekiyoruz. Güneş batıyor yavaş yavaş, onu da fotoğraflayarak tekrar birinci durağa dönüyoruz. Burada da çekemediğimiz fotoğrafları çekip artık otele dönmek üzere aşağı inen teleferiğe atlıyoruz.
Salaş barın sokak masasında, bardaki adamın verdiği kapakları ayıklarken.
Bir taksi çevirip otele dönüyoruz. Otelde beş, on dakika geçirip dün akşam gittiğimiz salaş bara gidiyoruz tekrar. Standart birer Antarctica biramızı içip uyumaya çıkıyoruz. Yorgunuz uzun bir gün oldu. Bu akşam gezimizin son akşamı. Yarın akşam uçakla dönüyoruz artık. Türkiye’yi, çocukları özledik. Hemen hemen bir ayı tamamladık. Sabah program; meşhur Rio de Janeiro plajlarını dolaşmak, gerçi kıştayız ama göreceğiz artık 😊.