Sabah 6’da kalkıp toparlanıyoruz. 6:30 gibi kahvaltıdayız, kahvaltı her zaman olduğu gibi güzel. 7’de bizi jiple otobüs terminaline götürüyorlar. Geldiğimize benzer bir otobüs. O korkunç yolculuğu tekrar yapmak korkutuyor açıkçası. 175 km, 7 saat, umarım bu sefer böyle olmaz. Göreceğiz.
Evet, durum beklediğimizden kötü oluyor. Dönüş 8 saat sürüyor. Üstelik Katmandu’dan çıkarken uzun, dar ve çok iniş çıkışlı yolda çok trafik vardı. Bu sefer o trafiğin olmamasına rağmen. Neyse, yokuşları çıkarken yolda kalmış üç otobüs, birkaç kamyon görünce bu kadar saatte de olsa gidebildiğimize sevinmiyor değiliz. Öyle, böyle geliyoruz tekrar Katmandu’ya. Geldiğimizi haber alan Hint tanrıları dakika sektirmeden başlatıyorlar hemen yağmuru, oysa Chitwan ’da otelden çıkarken şans getirsin diye kaşlarımızın ortasına o kırmızı boyadan parmak basmışlardı. Otobüs bu sefer bizi aldığı yere bırakmıyor. Yürüme mesafesi dışındayız. Mecburen bir taksiye atlayıp, 300 Rupiye otele dönüyoruz. Otel mevsim dışı olduğundan boş ve bize Chitwan ’a gitmeden önce kaldığımız odalarımızı veriyorlar tekrar. Biraz dinlenip kalan paraları, Rupileri harcamak için dışarı çıkacağız. Bir de ilk gün aldığımız o viskiden alıp bir arkadaşa götürme niyetim var. Dinlenip çıkıyoruz. Dolayısıyla yağmur da tekrar başlıyor. Hediyelik eşyaları, bitki çaylarını ve içkimizi alıyoruz. Geç oldu yine o ilk gün gittiğimiz ve beğendiğimiz restorana gidip son Momo ’muzu yemeğe karar veriyoruz. Yağmur altında Durbar meydanına kadar yürüyoruz. Restorana girip birer buçuk porsiyon Momo’yu acı sosa batırıp mideye indiriyoruz.
Yemekten sonra yağmur altında tekrar otele dönüyoruz. Islandık ama karnımız tok, artık biraz keyif yapmanın zamanı. Birer bira ile Katmandu’daki son akşamımızın sohbetini yapıp yatıyoruz.