Güney Amerika Seyir Defteri (Yaz 2017) 3. Bölüm Palenque (Fotoğraf Gezi Kültürü)
Bölüm 3 – Meksika, Palenque
Salı, 29 Haziran 2017 (Devam)
Akşam erken yatıyoruz. Gece iki gibi uyanıp, parça bölük uykuyla sabahı yapıyorum. Saat sekizde otelden ayrılıp taksi ile yola çıkıyoruz.
Hava alanında kolayca check-in yapıp pasaport kontrolü olmadan giriyoruz içeriye. Bir kafeden kahve ve yiyecek bir şeyler alarak kahvaltımızı yapıyoruz. Uçağımız 11’i biraz geçe kalkıyor. İkram edilen cips, bira ve rahat bir yolculukla saat bir gibi Palenque ‘ya varıyoruz. Yine hava alanından kolayca çıkıp, taksi bulup $ 300 ‘ya Palenque kalıntılarına doğru hareket ediyoruz. (Bir önceki bölümde değinmiştim, $ 300 Meksika Pesosu yaklaşık 18.5 USD ediyor.) Palenque, eski bir Maya kenti. O zamanlar buralara “Lakam Ha” yani “Yüce Sular” deniyormuş. İşte daha %10 ‘u bile ortaya çıkartılamayan bu şehri göreceğiz. Yolda Ado firmasının tabelasını görünce kadın şoförümüze işaret edip bir süre durmasını söylemeye çabalıyoruz, zira anlaşmamız oldukça zor. Neyse, kadın duruyor. Akşam gideceğimiz Merida biletlerimizi alıyoruz
(2 kişi $1274) ve sırt çantalarımızı emanete teslim ediyoruz. Artık akşam 10 ’a kadar hafif ve özgürüz. Otobüs 23:30’da fakat emanet saat 22:00‘ye kadar açık.
Taksi ile piramitlere devam ediyoruz. Burası tropik ormanların ortasında kurulu antik bir şehir. Zaten Mexico City’ den sonra Palenque ‘ye inince sıcak ve nem farklı bir yere gelindiğini belli ediyor. Tropik ormanın içerisinde bulunana piramitler çok etkileyici.
Meksika ’nın en çok yağmur alan bölgesi, bunu hemen belli ediyor ve gezmeye başladıktan bir saat sonra tropik bir yağmur başlıyor. Bir süre kuytu bir yere sığındıktan sonra gezimize devam ediyoruz. Piramitlerin yanında orman ve dev ağaçların balta girmemiş görüntüsü çok etkileyici, çok hoşumuza gidiyor. Bölge akşam saat 5 ‘de kapanıyor. O saate kadar dolaşıyor, fotoğraflar çekiyoruz. Şiddetli yağmurdan elektrikler kesildiğinden müze kapalı, giremiyoruz.
Piramitleri dolaştıktan sonra bir dolmuşa binerek Palenque merkeze gidiyoruz. Ufak ama hoş bir yer. Sokaklarda geziniyoruz bir süre. Tesadüf yoldan geçen bir cenaze alayına denk geliyoruz. Alay kelimesi garip gelebilir, çok mateme uymayan bir durum ama vaziyet öyle. Vefat eden şahısın taşındığı cenaze arabasının önünde, üzerinde ölen şahsın sevdiği şarkıları çalan bando takımının olduğu bir kamyonet, şarkılar eşliğinde de arkadan yürüyen yakınları, arkadaşları ve ailesi. En arkada da gönderilen çiçek ve çelenkleri taşıyan başka bir kamyonet ve diğer arabalar. Bir de en önde eskortluk yapan polis arabası. Bize çok garip ama hoş geldi. Bu tür hassas durumlarda fotoğraf çekmeyi çok istemem genelde. Yine çekmiyorum, aşağıdaki fotoğrafı da Hamit ’ten aldım.
Sonrasında yorgunluğumuzu Maras Restoranda içtiğimiz değişik biralarla gideriyoruz. İnternet var, akşam yemeğini de burada yemeğe karar veriyoruz. Yemekte 2 balık 2 de et tabağı sipariş ediyoruz. Açık olan Televizyondaki “Muhteşem Yüzyıl” dizisi eşliğinde yemeğimizi yiyoruz. Gelen $904 hesabı, bahşişiyle beraber ödeyerek kalkıyoruz. Saat 21:30, yine bir taksiye atlayarak terminale gidiyoruz. Emanete öğlen bıraktığımız bavulları alıyoruz. Bu da $420 tutuyor. Yüksek fiyat.
Otobüsün kalkmasına daha Bir buçuk saat var. Bekliyoruz. Bu Latin Amerika’da ilk şehirler arası otobüs yolculuğumuz olacak. Ado firması bu konuda oldukça başarılı. Terminal hava alanı gibi. Önceden etiketleyerek bavulları alıyorlar. Otobüs gelmeden perona girilmiyor. İnsanlar da saygılı, sistem güzel işliyor. Bavullarımızı teslim ettikten on dakika sonra otobüs geliyor. Numaralarımıza göre koltuklara yerleşiyoruz. Yorgunuz. Parçalı bulutlu uyuklama ile sabahı yapıyoruz ve 8:30 gibi Merida ’ya ulaşıyoruz.
Enjoyed this article? Share it