Sonbaharda Mısır Güzeldir. Kasım 2025 (Fotoğraf Gezi Kültürü)

blog-item

Bölüm 01, Hurghada

07 Kasım 2025 – Cuma

Aylar önce aldığımız uçak biletlerinin tarihleri geldi sonunda. Yeni bir yolculuk başlamak üzere. Yarın akşam Mısır’a uçuyoruz. Bugün hem Dolar hem de bulursam Mısır Poundu almak için Kapalıçarşı’ya gittim. Dolar bol tabii ama Mısır parası yok. Bir yerden Mısırlı turistlerin değişim yaptığı 1370 Pound bulup alıyorum. Miktar rakam olarak çok görünse de aslında 30$ yapıyor yani hemen hemen bizim parayla aynı gibi hatta bir tık daha değersiz.

Ayrıca orada harcamak üzere bir miktar da Dolar alıyorum, zira birçok yerde kredi kartı geçmiyor diye okuduk forumlarda. Eve döndükten sonra artık dijitalleşen ve 1000TL ye çıkmış olan Deli Dumrul yurtdışı çıkış harcını da hallediyorum. Şimdi sıra Mısır’ın kapı vizesi verirken isteyeceği belgeleri hazırlamakta. Bir sürü şey istiyorlar. Banka hesap dökümünden fotoğrafa, gelir bilgisinden nüfus kâğıdı fotokopisine kadar. Bizim pasaportun değeri yerlerde gerçekten. Neyse hazırlamaya başlıyorum, eksik bir şey kalmaması lazım. Uçuş yarın gece saat 22:00 ‘de, gündüz de bavulları hazırlarsak yolculuk için bir engelimiz kalmıyor.

08 Kasım 2025 – Cumartesi

Gün, dün akşam yapamadığım vize için gerekli belgeleri ve bavulları hazırlamakla geçiyor ve akşam 18:00 gibi yola çıkıyoruz. Otobüsle Kadıköy’e, oradan da metro ile Sabiha Gökçen Havalimanına. Allahtan bu sefer oldukça hafif bagajımız var. 8’er kilo kabin ve 4’er kilo şahsi çanta ile gidiyoruz.

Hatta onları bile doldurmadık. Artık yılların verdiği, götürdüklerinin bir kısmını dokunmadan geri getirme tecrübesi ile bu konuda Nirvana’ya erdik sanırım.  Havalimanına gitmek kolay fakat checkin yaptırmak problem oluyor. Neyse ki bizim gibi 6, 7 kişiyi de farklı bir kontuara alarak çözüyorlar işimizi. Bu arada beraber tatil yapacağımız Soygür ailesi de geliyor ve checkin yapıyorlar. Pasaport kontrolü de dramatik geçiyor. Sanırım Umre zamanı, her yer aşırı kalabalık. Uçağım kaçıyor diye sürekli sıraya kaynak yapan 20, 30 Umreciden sonra nihayet burayı da atlattık derken, dış hatlar terminalinin daha da beter olduğu gerçeği ile yüzleşiyoruz.

Oturacak yer dahi yok, daha iki saat var. Neyse öyle böyle geçiyor ve uçak ta zamanında kalkıyor. Yolumuz yaklaşık iki buçuk saat. Problemsiz uçuş ve zamanında inişle Mısır Hurghada’ya iniyoruz. Kapı vizesi almamız lazım. Hamit’ler uçağın önünde biz arkada oturduğumuz için biz inene kadar onlar vize işlerini hallediyorlar. Giriş biraz karmaşa, bir sürü banko var. Onlar sanırım resmi yeri kullanmışlar 25$ kişi başı vererek vizeyi almışlar, biz kalabalıklaşan ve curcuna haline gelen ortamda acentenin işlettiği bankoya girip 28$’a alıyoruz.  Vizeleri pasaportlara yapıştırıyorlar ardından polise gidiyoruz. Polis tipimize bakıp giriş damgalarını vuruyor. Eeee, hani o kadar doküman hazırlamıştık. Fotoğraflar falan filan. Kimse bir şey sormuyor, yalnızca uçakta dağıttıkları ve bizim doldurduğumuz kâğıtları alıyorlar hepsi o. Neyse girdik ya problem yok. Hamit’ler banttan bavullarını beklerken ben Orange Travel ‘den aldığım e-sim ‘i aktif hale getiriyorum. 30 günlük ve 5GB ‘lık paketi 630TL ‘ye almıştım. Gayet başarılı çalışıyor. Havaalanı dışındayız artık. E-drive ‘dan bir taksi çağırıyorum otel için. Çağrımıza bir taksi cevap veriyor, 55PE (Mısır Poundu), 1 dolardan biraz fazla yani. Çağırıyoruz çocuk geliyor, 5$ diyor. Allah Allah hani 55PE. Yok, öyleydi yok böyleydi inmiyor aşağı bir türlü. Başka çağırıyoruz o da aynı, yoldan çeviriyoruz o 15$ diyor. Olacak gibi değil.  İleride ilk gelen çocuğu görüyoruz. Madem vereceğiz, ilk gelene verelim deyip atlıyoruz taksisine. Bavullarla beş kişi zar zor sığışıp yola çıkıyoruz. Otel deniz kenarında, kendi küçük bir plajı olan sevimli bir yer. Çoktandır böyle bir yerde kalmamıştık. Bizim geziler genelde koşturma ile geçer. Burada yarım gün de olsa yatma tatili yapacağız. Neyse kaydımızı yaptırıp, 3 gece için 150$/oda ücretimizi peşin ödeyip odamıza çıkıyoruz.

Geç oldu odada birer fincan çay içip yatıyoruz. Daha önce sabah kahvaltıda buluşmak üzere sözleşmiştik. Bakalım yarın nelere gebe. Bu arada şehirde kurlar daha kötü diye döviz bozdurmak için havaalanı önerilmişti. Fakat havaalanında döviz bozdurulacak yer bulamadık. Belki Kahire’de falan vardır ama burada yok. Artık yarın bakacağız.

09 Kasım 2025 – Pazar

Sabah 8:30 gibi kahvaltıda buluşuyoruz ve açık büfeden iyi bir kahvaltı yapıyoruz. Kızlar denizin keyfini çıkartmaya niyetli.

Otel plajı

Dolayısıyla şehre inip yarın ve diğer gün yapacağımız Luxor ve henüz karar vermediğimiz etkinlik için araştırma yapmak Hamit ve bana düşüyor.  Şehir merkezi yürüyerek yirmi dakika.

Hem etrafı tanırız hem de fotoğraf çekeriz diye çıkıyoruz yola. Hava sıcak ama gölge yerler fena değil. Tur için yolda gördüğümüz acentelere sorarak ilerliyoruz. Şehre yaklaşırken kapısında yine tur tanıtımı olan bir dükkana giriyoruz. Ramses Bazar.  Sahibi Ali karşılıyor bizi. Luxor ve diğer gün tekne, plaj ve dalış için (dalış derken tüplü falan değil, şnorkel ile deniz içini seyretme) pazarlık yapıyoruz. 130$ ‘dan 100$ ‘a indirip anlaşıyoruz. Kişi başı tabii. 7 kişilik minibüsle gideceğiz. 200$ kaparo verip kaydı yaptırıyoruz. Tam ayrılacakken bir dakika diyor. Bizi arabasına götürüp bindiriyor ve şehre götürüyor. Arabayı park edip yürüyerek Büyük Camii, balık pazarı ve Marina’yı gezdiriyor. Tabii biz de bol bol fotoğraf çekiyoruz.

Oradan yine arabayla eski kasabaya gidiyoruz. Gerçi öğle saati olduğundan çoğu dükkan kapalı ama görmüş oluyoruz. Meyve, sebze satan büyük bir kapalı pazarı dolaşıyoruz. Ali bize otele götürmemiz için Trabzon Hurması ve bunu yiyemeyiz desek te Nar alıyor. Et, tavuk pazarına sokacakken istemediğimizi söylüyoruz. Hava sıcak koku ağır. Sokakları dolaşıp fotoğraf çekmek daha iyi.

Öyle böyle bizi iki saat dolaştırıyor. Hurghada ’nın birçok yerini görmüş oluyoruz böylelikle. Kızlar deniz için bu turu kaçırmış oldu. Ne yapalım onların tercihi. Hayatın nasıl sürprizlerle sana geleceğini bilemezsin. Ali en sonunda bizi otele kadar bırakıyor. Otele gelince bahşiş istiyor. Biz de 20$ veriyoruz. Fazlasıyla hak etti. Bu arada Ali’nin dükkanına girmeden bir bankadan para bozdurduk. İyi bir oran verdi. Bir sürü ATM ve banka şubesi var şehirde, para bozdurmak sorun olmuyormuş, İnternetteki uyarıların aksine.

Otele gelince biz de mayoları giyip hemen denize giriyoruz. Bu benim Kızıldeniz’e ilk girişim. Su oldukça sıcak, hava da. Çıkıp birer soda içiyoruz. Aslında insanın canı buz gibi bir bira istiyor ama otelde ve otelin plajdaki barında yok maalesef. Yolda dolaşırken de görmedik. Önünden geçtiğimiz bir veya iki restoran menüsünde vardı gözümüze çarpan hepsi o.

Denizden sonra odalara dinlenmeye çıkıyoruz. Saat 5’e kadar dinlenip sonra yemek için buluşup şehre ineceğiz. Biraz erken yiyip erken yatmamız lazım. Yarın Luxor için sabahın köründe yani saat 04:00 ‘da gelip alacaklar bizi. Dinlendikten sonra aşağıda buluşup, bir taksiyle 100PE ‘ye anlaşıp, Ayçin’in İnternetten bulduğu bir balık restorana “Star Fish” gidiyoruz yemek için. Varıp, tüm duvarı kaplayan, içinde epey iri balıkların olduğu dev bir akvaryumun yanındaki masaya yerleşiyoruz.

Akvaryumdan
Balığın adı yazıyor

Buralarda balık bol ve bize göre epey ucuz. Önce içeriği epey zengin bir balık çorbası ile başlıyoruz. Ardında garsonun tavsiye ettiği ve levreğe benzeyen balığın yerine (belki de levrekti bilemedik) madem buradayız Kızıldeniz balığı yiyelim diye 2 kiloluk bir Nagel (Garson böyle telaffuz etti, Arapçasını kağıda yazdırdım, dönünce araştırırım artık) balığı sipariş ediyoruz.  Balık ta çorba gibi çok lezzetli. Güzel yemek oluyor. Ardından çıkıp biraz yürümek, biraz da aydınlatılmış Büyük Camiyi görmek için yola koyuluyoruz.

Camiden sonra kızlar da görsün diye kapanmakta olan Balık Pazarına giriyoruz.

Ardından da şansımız varsa anca orda bulup birer bira içeriz diye Marinaya giriyoruz. Marinada gündüz boş olan restoran, bar, pub her yer full dolu. Che Guevara Pub ‘ta yer yok, hemen yanındaki Havana Club ‘ta yer bulup oturuyoruz. Mısır birası olduğunu söyledikleri birer Stella içiyoruz, fena değil. Epey geç oldu, çıkıp yine aynı fiyattan bir taksi çevirip otele dönüyoruz. Yatma vakti, erken kalkacağız.

Site araması

Bu Blog hakkında

Eğer sıkılmazsanız bu Bolg’da Karavan ve karavansız uzaklara yaptığımız fotoğraf ağırlıklı gezi yazılarımı izleyip, okuyacaksınız..